Kaç Tane Kameri Ay Var? Ayın Gölgesinde Başlayan Hikâye
Bazı hikâyeler, bir bakışla başlar… Bazılarıysa gökyüzüne bakarken. İşte bu hikâye, bir yaz gecesi, dolunayın ışığında iki yabancının karşılaşmasıyla başlıyor. Biri stratejik, hesaplı, hep mantığıyla hareket eden bir adam; diğeri sezgileriyle, kalbiyle konuşan bir kadın. Ve gökyüzünde, onların hikâyesine eşlik eden kameri aylar…
Gecenin Sessizliğinde Başlayan Sohbet
Ali, astronomiyle ilgilenen, planlı programlı bir adamdı. Hayatındaki her şeyi bir düzen içinde yaşardı. Hangi yıldız ne zaman doğar, hangi gezegen hangi yörüngededir, hepsini bilirdi. Bir gece köyün dışındaki tepenin başına teleskobunu kurmuş, gökyüzünü izliyordu.
O sırada yanına bir kadın geldi. Adı Elif’ti. Elinde küçük bir defter, gözlerinde merak dolu bir ışık vardı. Sessizce sordu:
“Gökyüzünde kaç tane kameri ay var, biliyor musun?”
Ali, hemen cevapladı, biraz da kendinden emin bir sesle:
“On iki. Her biri bir ayı temsil eder. Muharrem’den Zilhicce’ye kadar.”
Ama Elif’in yüzünde hafif bir tebessüm belirdi. “Ben öyle sormamıştım,” dedi. “Ben kalple sormuştum.”
Erkek Mantığıyla Kadın Sezgisinin Dansı
Ali, şaşırmıştı. Onun için bir soru varsa, cevabı ya doğruydu ya da yanlış. Hesap, formül, mantık… O kadar.
Ama Elif’in sorusu farklıydı. O, gökyüzündeki her ayı bir hisle, bir hikâyeyle ilişkilendiriyordu.
“Mesela,” dedi Elif, “Ramazan ayı sabrı, Şevval umudu, Zilhicce teslimiyeti anlatır. Her biri bir ruh halidir aslında.”
Ali sustu. İlk defa bir kadın ona bir astronomi dersini kalple anlatıyordu.
Elif devam etti:
“Bence on iki kameri ay yok, on iki duygusal dönem var. Her biri insana bir şey öğretir. Ay nasıl büyür ve küçülürse, biz de bazen parlarız, bazen eksiliriz.”
Ali, teleskobunun merceğinden aya baktı. O anda, Elif’in söylediklerinin gökyüzünde yankı bulduğunu hissetti.
“Belki de haklısın,” dedi. “Ay bile bazen görünmez oluyor ama yine de orada. İnsan da öyle değil mi?”
Ayların Işığında Duyguların Yolculuğu
O gece, ikisi birlikte gökyüzüne baktılar. Her kameri ayı, bir anıya, bir duygunun sembolüne dönüştürdüler:
– Muharrem: Sabır. Çünkü her yeni yıl, biraz sabır ister.
– Safar: Değişim. Çünkü hiçbir gökyüzü aynı kalmaz.
– Rebiülevvel: Doğuş. Yeni başlangıçların ayı.
– Rebiülahir: Tevazu. Çünkü yıldızlar bile bazen sönük kalmayı seçer.
– Cemaziyelevvel ve Cemaziyelahir: Hatırlama. Geçmişin sessiz yankısı.
– Recep: Sükûnet. Fırtınadan önceki dinginlik.
– Şaban: Bekleyiş.
– Ramazan: Arınma. Hem ruhun hem kalbin.
– Şevval: Umut. Çünkü oruç bitince bile, umut kalır.
– Zilkade: Hazırlık.
– Zilhicce: Teslimiyet. En büyük huzurun adı.
Elif bunları anlatırken, Ali her bir cümlesini yıldız gibi hafızasına kazıyordu. Çünkü o artık gökyüzüne sadece bilimle değil, kalple de bakmayı öğrenmişti.
Bilim ve Kalp Aynı Gökyüzünde
Sabah olduğunda, güneş doğarken Elif gülümsedi:
“Artık biliyorsun değil mi, kaç tane kameri ay var?”
Ali sessizce başını salladı.
“On iki tane… ama sadece gökyüzünde değil, içimizde de on iki tane var. Her biri bir his, bir mevsim gibi.”
Elif defterini kapattı, yürüyüp gitti. Geriye ayın sönük ışığı ve Ali’nin değişmiş bakışları kaldı.
Son Söz: Aylar, İnsan Gibi
Kameri aylar on ikidir; ama her biri insana dokunan ayrı bir hikâyedir. Aylar büyür, eksilir, kaybolur, tekrar doğar. Tıpkı biz insanlar gibi.
Belki de gökyüzüne her baktığımızda, kendi içimizdeki ayları hatırlarız.
Kim bilir… Belki senin içinde şu an Şevval ayı vardır; umut dolu, aydınlık bir dönem. 🌙
Peki senin içindeki ay hangisi? Yorumlarda paylaş, birlikte gökyüzüne bakalım… 🌌